``Rabbim kimseyi yetim bırakmasın. Bırakırsa da sizin elinize bıraksın.``
“Ben de yetimim. Bilirim yetimin yalnızlığını. Başını okşayan bir ele, küçük bir hediyeye, sevdiğini söyleyen bir dile ne kadar ihtiyaçları olduğunu.”
Kırgızistan‘daki yetimhaneye gelir bir hanımefendi. Kırgız halkını temsil makamında olsa da, asalet bu ya, sade bir anne olarak çalar kapıyı. Herkes tanısa da kendisini, o rica eder, Bir anne olarak görüşmek ister yetimlerle. Yetimleri kucaklamak, o masum yavrulara, anne şefkatini tattırmaktır tek arzusu. Kendisi de yetimdir çünkü. O bilir yetimliği, anne şefkatinden mahrum olmanın anlamını. O bilir yetimlerin rüyalarını. Saatlerce baş başa kalırlar yetimlerle. Gülerler, oynarlar. Yetimlerin yanından çıktığında çok mutludur. Hem de çok mutlu.
Der ki: “Ben de yetimim. Bilirim yetimin yalnızlığını. Başını okşayan bir ele, küçük bir hediyeye, sevdiğini söyleyen bir dile ne kadar ihtiyaçları olduğunu. Onların günleri gibi rüyaları da karanlıktır. Korkulu rüyalar görür onlar. Sizdeki yetimlere de sordum rüyalarını. Hep güzel rüyalarını anlattılar. Bembeyaz, aydınlık rüyalar görmüşler. Şefkati doyasıya tattırmışsınız onlara. Rabbim kimseyi yetim bırakmasın. Bırakırsa da sizin elinize bıraksın.”