3 bin Yıllık Kutsal Şehir ‘Oş’
Kırgızistan’ın ikinci büyük şehri olan Oş, ülkenin güneybatısında, tarihi İpek Yolu üzerinde yer alıyor. Tarihi 3000 yıl öncesine kadar giden Oş, hem Türk tarihi açısından önemli, hem de İslam dini açısından kutsal bir kent.
Kırgızistan‘ın güneybatısında, Fergana Vadisi’nin güneyinde bulunan Oş, sanki sınırlar arasında sıkışıp kalmış. Hemen iki adım ötesinde Özbekistan, güneybatısında Tacikistan, güneydoğusunda ise Çin var. Şehrin yaklaşık 200.000 olan nüfusu Kırgız, Özbek, Rus ve Taciklerden oluşuyor. Akbura Nehri’nin ikiye böldüğü Oş, Kırgızistan için çok önemli, çünkü burası güneyin ekonomi, kültür, sanat ve eğitim merkezi.
3000 Yıllık Kent
2001 yılında, Oş ’un 3000’inci kuruluş yıl dönümü kutlanmış. Aslında, şehrin ortaya çıkışını Hz. Adem’den başlatan efsaneler bile var. Bir zamanlar, Büyük İskender’in yolunun geçtiği bu topraklar, Türk tarihi açısından da çok değerli. 8.yüzyılda İpek Yolu üzerinde, bir ipek üretim merkezi olan Oş, Karahanlıların ilk ortaya çıktıkları yer. Burası, aynı zamanda, Babür İmparatorluğu’nun kurucusu Babür Şah’ın da izlerini taşıyor. Bilindiği gibi, 16.yüzyılda Fergana Vadisi’nde doğan, müzik tutkunu ve şair Babür’ün, kendi hayatını Çağatay Türkçesiyle ve şaşırtıcı bir içtenlikle anlattığı Babürname, İslam dünyasındaki ilk otobiyografik eser sayılıyor. Pek çok dile çevrilip defalarca basılmış.
Oş şehrindeki Süleyman Dağı’nda, Babür’ün bizzat yaptığı söylenen bir evi bulunuyor. Bu tek odalı küçük ev sonradan Camiye dönüştürülmüş. “Babür Evi” olarak bilinen cami, kutsal bir yer sayılıyor ve ziyaretçisi eksik olmuyor. Şehrin sırtını yasladığı Süleyman Dağı, UNESCO Dünya Mirası listesinde. Efsaneye göre, Hz.Süleyman, Oş’u ziyaretinde geceyi sürekli dua ederek burada geçirdiği için dağa “Süleyman Dağı” adı verilmiş. Hz.Muhammed’in de gelip, burada ibadet ettiği rivayet ediliyor. Bu nedenle ikinci Mekke olarak kabul edilen şehir, çevre ülkelerde yaşayan müslümanlarca da kutsal sayılıyor ve Oş’u ziyaret edenlerin yarı hacı olduğuna inanılıyor.
Süleyman Dağından şehre inerken, sola döndüğünüzde de, 16 yüzyılda yapılmış olan Rabat Abdullah Han Camiine geliyorsunuz. Şehrin bu önemli camiinin de çok sayıda ziyaretçisi var. Bir başka değişik yapı da Süleyman Dağı’nın güneyindeki Asaf-ibn-Burhiya türbesi. 12.yüzyıldan kalma bu dörtgen yapının çatısı düz ve kubbesiz. Giriş kapısının etrafında ise, mavi süslemeler mevcut.
İpek Yolunun önemli bir kavşağında, Fergana Vadisi’ne hakim bir noktada bulunan Süleyman Dağı’nın tepelerinde ve yamaçlarında, Bronz çağına ait tarım alanları, birçok ibadet yeri ve duvarlarına resimler çizilmiş mağaralar var. Tepelerin etrafına dağılan dini yapılar, patikalarla birbirine bağlanmış ve çoğu bugün de kullanılıyor. Efsaneye göre, Süleyman Dağı’na gelen hastalar şifa bulurlar ve ömürleri de uzarmış.
Geçmişten Günümüze
Oş, antik çağlardan beri önemli bir ticaret şehri. Bugün bile, Akbura Nehri boyunca 1 km kadar uzanan Oş Pazarı göz kamaştırıcı. Pazar, büyük modern çarşılar kurulmadan önce, Orta Asya’nın en renklisi ve en büyüğüymüş. Hâlâ da çok renkli ve kalabalık. İğne atsanız yere düşmüyor. Yaşı 2.000’den büyük olan pazar, bütün canlılığı, gürültüsü, genişlemiş ve değişmiş haliyle bugün de aynı yerde. Oş’un pirinci, tütünü, cevizi, üzümü, ipeği ve atları yüzyıllardır ünlü. Çinliler üzümü ve yoncayı buradan götürmüşler ülkelerine.
Oş Pazarının hemen yanında, Kırgızistan’ın en büyük camii olan Şehit Tepe Camii var. 1910 yılında yapılan ahşap cami, SSCB döneminde bir süre kapatılmış, sonra 1943’te yeniden açılmış. Yakın bir zamanda Suudi Arabistan’ın desteği ile restore edilen cami bugün 5 bin kişi kapasiteli.
Oş’un küçük havaalanından şehir merkezine gelmek yaklaşık 5 dakika sürüyor. Sokaklar işporta tezgâhlarıyla dolu. Eski bir ipek fabrikası Sovyet döneminde de varlığını korumuş ama artık aktif değil. Ülkenin en büyük ikinci şehri olan Oş, aynı zamanda önemli bir eğitim merkezi. Oş Devlet Üniversitesi, Kırgızistan’ın en büyük ve en eski üniversitelerinden ve bünyesinde 16 fakülte ile 6 enstitü barındırıyor. Üniversite binası, uzun kenarlarından biri olmayan dörtgen biçiminde, sade ama tipik Sovyet kütleselliğini yansıtıyor. Ana giriş kapısında da beyazın ağırlıkta olduğu sütunlar mevcut.
Şehirdeki en ünlü heykel, Kırgızların ulusal kadın kahramanı Kurmancan Datka’nın heykeli. Kurmancan Datka, Rusların Orta Asya’da yayılmacı bir politıka izledikleri 19. yüzyıl sonlarında, Kırgızların başına geçmiş ve halkın Rus askerî güçleri tarafından mağdur edilmesini büyük ölçüde engellemiş. Bu kahraman ve bilge kadın, ülkede bugün de çok seviliyor. Şehirde, ayrıca Lenin’in de bir heykeli var. Modern bir bina olan Oş Drama Tiyatrosu da heykellerle bezeli yemyeşil bir bahçenin içinde.
Oş’un Çevresi
Tarihi Oş şehrinin kendisi kadar, yakın çevresi de görülmeye değer güzellikte. Ülkenin güneyini kuzeyden ayıran yüksek dağ silsilesi, dağ yürüyüşleri için ideal bir alan oluşturuyor. Şehir, bu tür spor turizminin hareket noktası.
Oş’a 55 km uzaklıkta bulunan Uzgen kasabası ise, Karahanlılar’ın ilk başkenti. Uzgen, Kırgız pullarını ve paralarını süsleyen, 12.yüzyıl tarihli türbesi ve minaresiyle meşhur. Tuğladan, dörtgen, düz çatılı türbe inanılmaz estetik. Üç kapılı ön cephesindeki taş işçiliği ise gerçekten hayranlık uyandırıyor. Yukarı doğru daralan ve tepesinde küçük bir kubbe bulunan minarenin geometrik desenli süslemelerindeki ustalığın hayli yüksek kalitesi de dikkat çekici.