Çimkent
Kazakistan’daki çok nüfuslu bölgelerden olup, Türkistan Eyaletinin önemli şehirlerinden biridir. Çimkent – Kazakistan’ın nüfusu bir milyona ulaşan şehirleri listesindedir. Almatı’nın 690 km. batısında ve Taşkent’in 120 km. kuzeyinde bulunur.
Sirderya nehrinin kolu Arısa dökülen Badam nehri üzerinde, Aladağın güney batısındaki vadide, denizden 512 m. yüksekliktedir. Çimkent hakkında ilk tarihi bilğiler Nizamüddin Şami’nin ‘Zafername’ eserinde ‘Çikend’ şeklinde kaydedilir ve Sayram yakınlarında küçük bir köy olduğu belirtilir.
XVI ve XVII. Yüzyıllarda kaynaklarda yine büyük bir köy ve kale olarak geçen Çimkent, 1700 yıllarda Hokand Hanlığının kurulması ile beraber gelişmeye başladı. Zamanla bir kültür şehri olma özelliği kazanarak XIX. Yüzyılın ilk yarısında medreseler ve kütüphaneler şehri haline geldi ve Türkistan’ın önemli merkezlerinden biri oldu.
Sayram:
Türkistan eyaletinin en eski tarihi yerleşim merkezlerinden. Tarihi ismi İsficab, Beyza olan kent şu anda Türkistan eyaletinin Sayram Su nehri kıyısında yerleşik, ilçelerinden biridir. Sayram – Maveraünnehir bölgesinin en eski yerleşim yeridir. Tarihte Kazakistan bölgesinde ilk Cami burada yapılmıştır.
Tarihçi Reşideddin Fazlullah Hemedani (1247 – 1318) Sayram hakkında kırk kapılı büyük bir şehir olduğunu ve şehri bir ucundan diğer ucuna geçmek bir günlük mesafe oldugunu yazmıştır.
Mahmud Kaşgari ‘Divan Lugatit-Türk’ eserinde ‘Sayram Türkçe bir kelime olup, topuktan yukarı çıkmayan sığ bir su demektir. Sayramlanmak – sığ bir hal almak, suyun çekilmesi, suyun azalması anlamına gelir’ der. Nizam-ül Mülkün (Selçüklü verzir) yazdığına göre, Harun Reşid zamanında Sayram’da, bir rabat inşa ettirilmiş ve şehrin ticari hayatına canlılık kazandırılmıştı.
Sayram İpek yolu üzerinde önemli bir ticaret ve kültür şehri olmuştur. Taraz ile birlikte İslami külliyelerin en çok bulunduğu şehirlerden biridir. Ancak bölgedeki diğer şehirler gibi Moğol istilasında harabe haline gelmiştir. Eski şehrin üzerine kurulan bugünkü Sayram kasabasında dağınık şekilde birkaç türbe kalmıştır.
Abdülaziz Baba Türbesi:
İçerisinde türbe ve mescidden meydana gelen küçük bir külliyedir. Türbenin üzeri kubbe ile örtülmüştür. Büyüklüğü 11 x 6 m. yüksekliği 10 m.’dir. Türbe ilk yapımı IX.yüzyıla aittir. Zamanla birçok defa tamir edilegelmiştir. Şu andaki şekli XVI.yüzyılda Navrüz Ahmed Han (Barak Han) tarafından restöre edilmiştir.
Abdülaziz Baba hakkında yeterli bir malumat bulunmamakta, 766-771 yıllar arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. İsficab’ta ilk İslamı kabul eden ve mahalli halkı dine davet eden, İslama büyük hizmetleri olan zat olarak bilinir. Türkistan lehçesinde ‘Baba’ büyük zatlara nisbeten hürmet ifadesi olarak kullanılır.
Hoca Ahmed Yesevi (k.s.) 13. Ecdadı olan İshak Baba 766 yılında İslam askerleri ile İsficab şehrini feth ettiğinde, ordusunun alemdarı (bayraktar) Abdülaziz Baba isimli zat olduğu bazı kaynaklarda kayıtlıdır. İnsanlara sıkıntılı ve zor durumlarda yardım ettiğinden, doğru yol gösterdiğinden ‘Belagerdan’ ismi ile meşhur olmuştur.
İbrahim Ata Türbesi:
XI. Yüzyıla inşa edilen bu türbe – Hoca Ahmed Yesevinin (k.s.) babası İbrahim Şeyih’a aittir. Türbe tuğladan, 7 × 7 m. Büyüklüğünde olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür.
Hoca Ahmed Yesevi (k.s.) soyu Hz. Ali’nin (k.v.) oğlu Muhammed Hanefiyye’ye dayanır. Mübarek nesebi şöyledir: Hoca Ahmed Yesevi (k.s.) b. Şeyih İbrahim b. Şeyh İlyas b. Şeyh Mahmud b. İftihar b. Şeyh Muhammed b. Şeyh Ömer b. Şeyh Osman b. Şeyh Hasan b. Şeyh İsmail b. Şeyh Musa b. Şeyh Mümin b. Şeyh Harun b. İshak b. Abdürrahman b. Abdülkahhar b. Abdülcebbar b. Abdülfettah b. Muhammed Hanefiyye b. Hz. Ali (k.v.).
Karaşaş Ana Türbesi:
Hoca Ahmed Yesevi’nin (k.s.) annesi Ayşe Hanım için inşa edilmiştir. XI-XII. yüzyıllara tarihlerinde yapıldığı tahmin edilen türbe dikdörtgen şeklinde olup, tek kubbelidir.