Haripur Türkmen Mülteci Kampı

Haripur ve 100 YIL…

Tam 100 yıl mülteci olarak yaşamak…

Yıl 1917. Komünizm Orta Asya Müslüman’larının üzerine kara bir bulut gibi çöküyor. İnanmanın, Allah demenin bile yasaklandığı, şiddetle cezalandırıldığı yıllar… Zulüm, Zulüm, Zulüm..

Vatandan ayrılmak acı olsa da, çocuklarının imanını kurtarabilmek için yollara düşüyorlar.

Ve Hicret.. Uzaklara, çok uzaklara…

Çok çetin şartlarda zorlu dağları aşıp Pakistan‘a ulaşıyorlar.

Bir kısmı Türkiye’ye kadar gelebilse de kalanlar, Haripur mülteci kampında unutuluyor.

Dünya unutuyor. İslam alemi unutuyor.

Unutulan bu muhacirler, tam yüz yıldır mülteci kamplarında yaşıyor.

Zulüm Karşısında Hicret

1917-18’li yıllarda, Komünizm Orta Asyalı devletlere sıkıntılar vermeye başlayınca, halk bu zulümlere dayanamaz hale geldi. İnsanlar bir araya gelerek istişarelerde bulundular. Gitmek mi, yoksa kalıp mücadele etmek mi? Karşılarındaki düşman onlara topla, tüfekle saldırdığından da fazla, itikatlarını ve inançlarını ellerinden alacak uygulamalarla saldırıyordu. Allah demeyi bile yasaklıyor, kurban ibadetini yerine getirenleri kurşuna diziyordu. İbadetlerin içini boşaltıyor, sünnetleri ortadan kaldırıyordu. Uzun istişareler neticesinde, Müslüman’lar, “Hiç değilse, çocuklarımızın imanını kurtaralım!” diyerek çareyi hicret etmekte buldular. Hazırlıklar tamamlandı ve göç başladı. Bir zulmün karşısında durmasalar da, en azından bulunduğu yerden uzaklaşarak kendilerini muhafaza ettiler.

Yolda Yaşanan Kayıplar

Çok çetin şartlarda, yol ve iz bilmeden, sadece uzaklaşmak niyetiyle aylarca yol gittiler. Kimilerinin takati kesildi, kimilerinin eşyaları yolda kaldı. Kimileri annesini, babasını defnetti bu hicret yoluna, kimileri evladını… Atları öldü, yükleri sırtlandılar; çocuklar dayanamadı yükleri bıraktılar… Bırakmadıkları, sımsıkı sardıkları tek şey ise Müslüman kalabilmek, yaşayabilmek için gösterdikleri azimleriydi…

Haripur

Uzun yolculukların ardından yola çıkanlardan çok azı Pakistan‘a kadar ulaştı. Pakistan Devleti Müslüman’lara sahip çıktı ve onlara yaşamaları için kamplar kurdu. Bu zamanlarda, batılı devletlerden buradaki mültecileri kabul etmek isteyenler uçaklarını, gemilerini yolladılar. Gelen yetkililerle görüşmeler yapıldı. Gidip gitmemek konusunda karar vermek için topluluğun ileri gelenleri toplandılar.

Gitmek isteyenler her ne kadar iyi bir yaşamı öne sürse de, bir yandan tedirginlerdi. Çünkü Komünizm’den kaçma sebepleri dinlerini yaşayabilmek ve asıllarını kaybetmemekti. Batı’ya gittikleri takdirde belki kendileri dinlerini yaşayabileceklerdi ama çocukları ezansız semalarda yetişecek, minarelerin olmadığı manzaralarda büyüyecekler, İslâm’dan uzaklaşacaklardı. Bu yüzden bu teklifi reddettiler ve kaldılar. Sadece çok az bir kısmı Türkiye’ye kadar ulaşabildi. Pakistan’da kalanlar İslamabad yakınlarında, Haripur mülteci kampında yaşamlarını sürdürdüler. Bir gün geri dönmek umuduyla devam eden bu bekleyiş, kimlikleri dahi olmadan, okulsuz, hastanesiz bir şekilde 100 yıl devam etti; devam ediyor…

Haripur’da Yaşam

Haripur’da Türkmen’ler için bir yaşam umudu doğdu. Burada dinlerini ve çocuklarını nesillerce muhafaza ettiler. Ancak burada kendilerine geçici olarak verilen kimliklerinin dışında bir kimliğe sahip olamadılar. Devlet tarafından sağlanan yardımlar onlar için yeterli olmadı. Okulsuz kaldılar, hastanesiz kaldılar… Bir kulubede muayene oldukları doktorları, aynı zamanda eczacılarıydı. Kerpiçlerden inşa edebildikleri evleri derme çatmaydı ve bu kampta bir altyapı sistemi dahi bulunmuyordu.

İşte bu zorluklar içerisinde koca bir asır yaşadılar ama hallerine şükretmeyi asla ihmal etmediler. Bugün dahi, devletlerine ve hallerine şükretmekten asla geri durmuyorlar. Yokluk içerisinde binbir emekle ve elleriyle dokudukları halıları satarak, hem kendi geçimlerini sağlıyorlar hem de devletin ihracatına katkıda bulunuyorlar. Bu sıkıntıları bahane ederek isyan etmek yerine, kendilerine yaşam hakkı sunan devlete bir nebze olsun katkıda bulunabilmek için olanca güçleriyle çalışıyorlar…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir