Sünnet ile Başlayan Hidayet

Orta Asya…

Anadolu’nun yoklukla tutuşan sinesini avuç avuç sulayan sâkî, Hoca Ahmet Yesevi’nin diyârı…

Tarih derslerinde kendimizi at sırtında bulduğumuz, kahramanlık ve yiğitlliklerin diyârı…

Gönül bağımız vesilesiyle büyük bir heyecanla Kırgızistan’a gidiyoruz. Maksadımız; sünnet olacak yiğitleri mutlu etmek…

“Ya Rab! Senin adın için yollara düştük! Bizleri mağlup eyleme Ya Rab!” diyen ceddimiz Sultan Alparslan’a olan vefa borcumuzun bilincinde olarak, oradayız.

Önce Bişkek’e iniyoruz. Buradan Silsile-i Sadât’ın 32. halkası olan Selahüddin İbn-i Mevlânâ Siracüddîn Hazretleri’ni ziyaret için Oş şehrine geçiyoruz.

Sünnet merasimine başlanacak olan yere de, orada tahsis edilecek olan araçlarla intikalimizi sağlayacağız.

Ve Oş’tayız…

Adeta bir Anadolu havası var Oş’ta. Burada Siracüddîn Hazretleri’nin ziyaretine gidiyoruz. Aynı zamanda, Orta Asya’yı bir tank gibi, 70 yıl ezen Komünizm’in karşısında dimdik durarak, Kırgız halkı’nın dinini, dilini, bağımsızlığını onlara karşı koruyan, kadın kumandan Kurmancan Datka’yı da ziyaret ediyoruz. O büyük kumandan öyle vasiyet ediyor hali hayatında: “Beni, efendim Siracüddîn Hazretleri’nin ayak uçlarına defnedin.”

Adeta belli ediyor maddi muzafferiyetin, manevi intisabın yolundan geçtiğini…

Buradan sinelerimiz ve gözlerimiz dolu dolu ayrılıyoruz. Yapacağımız sünnetlerin önemini pekiştiren bu manevi ziyaretlerle, bugün sünnetin dahi içinin boşaltılarak, insanların aldatıldığı Orta Asya’da, mesuliyetimizin ne denli büyük olduğunu anlıyoruz.

Zira 70 yıl boyunca, dinimizin şiarından olan sünnet anlayışının yerine, kesik atmak veya kan akıtmak deyimleri yerleştirilerek gerçek sünnetin dışında bir sünnet anlayışı ortaya konulmuş.

Oş’tan Sonra…

Oş’tan sonra uzunca bir yolculuk yapıyoruz. Kimi zaman yol yerine tepelerden geçerek, kimi zaman taşkınlar altında kalan yolların nöbetini tutarak… Ama yalnız bir amaç uğruna, bıkmadan ve vakur şekilde devam ediyoruz yolumuza.

Nihayet ikindi vaktinde veriyoruz tarihi şehir İsfana’ya. Hani atalarımızın, şimdiki topraklarımıza doğru yola çıktıklarında, atlarını sulamak için dinlendikleri şehir olan İsfana… 1000 yıllık bir kokuyla dolduruyoruz sinelerimizi. “Biz geldik!” diyoruz ceddimize…

1000 yıllık özlemle kavrulan İsfanalılar, kucaklarını öyle bir açıyorlar ki bize, misafirperverliğin yelpazesi tüm Türkistan’ı kaplıyor adeta.

Burada bir eğitim yuvası da, merasim için kapılarını açıyor sünnet ekibine.

Merasim Ziyaretinden

Türkiye’den sünnet ekibinin geldiğini duyan aileler, çocuklarıyla beraber sabahın çok erken saatlerinde gelip sıraya geçiyorlardı. Gece geç saatlere kadar sünnet yapan ekip, kimi zaman öğünlerini dahi atlıyordu; lâkin hizmetlerini bırakmıyorlardı. Ancak namaz müddetleri içinde mola vererek yüzlerce çocuğu tek bir günde sünnet ediyorlardı. Merasimin son dakikalarında, kuyrukta hala yüzlerce çocuk bulunuyordu. Sünnet ekibi, Batken’e yetişmek zorunda olduklarını anlatıyor ve: “İnşallah seneye…” diyerek arabalarına biniyorlardı. Yüzlerimizde o gece sünnet ettiğimiz yüzlerin sevinci değil, edemediklerinin hüznü vardı. Bu hadise hepimizi derinden etkiledi.

Batken’e sabaha karşı 4 gibi varıyoruz. İki-üç saat dinlenerek merasim hazırlıklarına başlıyoruz. Bu yoğun tempoya nasıl dayandığımızı hepimiz çok merak ediyoruz ama hepimiz farkındayız ki, daima bitmek bilmeyen bir enerji doluyor yüreklerimize.

Bir Yılın Ağırlığı

Merasim alanında sırada bulunan ilk 30 aile, İsfana’daki aileler… Kendilerine yaklaşan sünnetçilerden birisi: “Bir yıl sonra zaten gelecektik. Ne gerek vardı buraya kadar zahmet etmenize?” diye sorunca, atalardan birisi de; “İsfana’daki eğitim yuvası, eğer bir yıl önce açılmış olsaydı, benim annem de tam bir Müslüman olarak ölecekti. Bir yılın ağırlığı çok büyüktür. Ben siz gelene kadar, çocuğumun sünnetsiz bir halde yaşamasına katlanamam.” diyor…

Bölgede de sünneti hakiki manada yapmayı bilen doktorlar olmayınca, aileler gönüllü hekimlerimizin peşlerinden gelmiş ve tüm samimiyetleriyle evlatlarını sünnet ettirmek için sıraya geçmişler. Hekimlerimiz bu duygusal atmosfer ardından sünnete geçiyor ve oradaki tüm ailelerin evlatları sünnet ediliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir