Pak İnsanların Ülkesi

Renkli doğası, coşkun nehirleri, yüksek dağları ve eşsiz konumuyla kardeş ülke Pakistan… Türkiye ve Pakistan, coğrafi olarak birbirinden ne kadar uzak olsa da ortak din ve kültürel miras üzerine kurulu tarihi kardeşlik bağı ile birbirlerine bağlıdır.

İhtiyar Delikanlı, Pakistan…

Pakistan, genç bir ülke gibi görünse de tarihi on binlerce yıl öncesine dayanıyor. Beş milenyum önce İndus Vadisi Uygarlığı, şimdi hala Pakistan’da bulunan, Harappa ve Mohenjo-Daro’da büyük kent merkezleri kurdular. İndus Uygarlığı MÖ 2000’de kuzeyden gelen Aryanlarla karşılaşıp Vedik Kültürünü oluşturdular. Vedikler, Hinduizmin destansı hikayelerini yazdılar.

Pakistan ovaları MÖ 500 civarında Büyük Darius tarafından fethedildi. Ahameniş İmparatorluğu bu bölgeyi yaklaşık 200 yıl yönetti. Büyük İskender MÖ 334’te Ahamenişleri yok ederek Pencap’a kadar Yunan medeniyetini getirdi. İskender’in 12 yıl sonraki ölümünden sonra yerel bir lider olan Chandragupta Maurya, Pencap’ı yeniden yerel yönetim haline getirme fırsatını yakaladı. Bunlar olurken Yunan ve Fars kültürü bugünkü Pakistan ve Afganistan’daki güçlü etkisini sürdürüyordu. Maurya İmparatorluğu ile Güney Asya’nın çoğu fethedildi.

MS 8. yüzyılda Müslüman tüccarların İslam’ı Sind bölgesine getirmesiyle, İslam Güney Asya’da yayılmaya başladı. İslam, Türk Devleti Gazneliler Hanedanlığı döneminde devlet dini haline geldi (MS 997-1187). Birbiri ardına gelen Türk / Afgan hanedanları bölgeyi 1526’ya dek yönetti. Bu tarihte topraklar Babür İmparatorluğu’nun kurucusu Babür tarafından fethedildi. Babür, Timur’un (Timurlenk) soyundan geliyordu ve hanedanı, İngilizlerin kontrolü devraldığı 1857’ye kadar Güney Asya’nın çoğuna hükmetti. 1857’deki Hint Ayaklanması’ndan sonra son Babür İmparatoru II. Bahadır Şah, İngilizler tarafından Burma’ya (Myanmar) sürüldü.

İngiliz Doğu Hindistan Şirketi 1757’den bu yana bölgede giderek artan bir kontrole sahip olmuştu. 1947’de Müslüman Birliği’nin lideri Muhammed Ali Cinnah önderliğinde Müslümanlar, II. Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsız Hindistan ulusuna katılmayı reddettiler. Hindular ve Sihler Hindistan’da kalırken, Müslümanlar yeni Pakistan ülkesine geçtiler. Cinnah, bağımsız Pakistan’ın ilk lideri oldu. Pakistan kurulduğunda başta iki ayrı parçadan oluşuyordu. Doğu bölümü daha sonra Bangladeş ülkesi oldu.

Bayrak Resmi

Kardeş İki Ülke : Pakistan – Türkiye Türkiye’nin, 1947’de kurulan Pakistan’ı ilk tanıyan ülkelerden birisi olması, iki ülke halkının tarihe dayalı yakın dostluk ve kardeşlik anlayışını pekiştiren en önemli adımlardan biri oldu.

Dünyanın en kalabalık 5.ülkesi

Güney Asya’da 212,2 milyonu aşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık beşinci ülkesidir. Müslüman nüfusu bakımından Endonezya’dan sonra dünyada ikinci sıradadır. Doğuda Hindistan, batıda Afganistan, güneybatıda İran ve kuzeydoğuda Çin ile komşudur. Kuzeybatıda Afganistan’ın Vahan Koridoru Pakistan’ı Tacikistan’dan ince bir hatla ayırır, ayrıca Umman ile deniz sınırı bulunmaktadır.

Yüzölçümü hemen hemen Türkiye ile aynı olan Pakistan’da azametli dağları ve coşkun nehirleri ile renkli bir doğa manzarası sunmaktadır. En yüksek noktası, 8.611 metre ile dünyanın ikinci en yüksek zirvesi olan Himalayalar’daki K-2 Godwin Austen Zirvesi’dir.

Pakistan’ın resmi dili İngilizcedir, ancak ulusal dil Urduca’dır (Hintçe ile yakından ilgili). Pencapça, Pakistanlıların yüzde 48’inin ana dili; Sintçe yüzde 12, Saraiki (Multani) yüzde 10, Peştuca yüzde 8, Beluçça yüzde 3 ve bir avuç küçük dil grubu daha var. Pakistan dillerinin çoğu Hint-Aryan dil ailesine ait ve Fars-Arap alfabesiyle yazılıyor.

Pakistanlıların yaklaşık yüzde 95-97’si Müslüman, kalan az sayıdaki kısım Hindular, Hristiyanlar, Sihler, Parsi (Zerdüştler), Budistler ve diğer inançları takip eden küçük topluluklardan ibaret.

“Pakistan” Urdu dilinde ve Fars dilinde “Pak ülke” anlamına gelmektedir. İlk olarak “Pakstan” sözcüğü Choudhary Rahmat Ali tarafından 1934 yılında telaffuz edilmiş ve Birleşik Krallık’ın eski Hindistan sömürgesinin 5 eski eyaletinin harflerinden türetilmiştir. Söz konusu eyaletler bugün Pakistan’ı meydana getirmektedir.

  • P – Pencap
  • A – Afganya (ülkenin Kuzeybatı bölgesi)
  • K – Keşmir
  • S – Sind
  • TAN – BeluçisTAN => PAKSTAN => PAKİSTAN

Haziran ayında hemen hemen 46°C’yi bulan hava sıcaklığı Ocak-Şubat aylarında 4°C’ye kadar inebilir

Pakistan’da iklim, kutup iklimi veya aşırı sıcak iklim arasında değişebilen iklime sâhiptir. Haziran ayında hemen hemen 46°C’yi bulan hava sıcaklığı Ocak-Şubat aylarında 4°C’ye kadar inebilir.

Yağış, ülkenin çeşitli bölgelerinde yılda 10 inçten daha azdan yılda 150 inçten fazlaya kadar değişir. Bu genellemeler, belirli yerler arasında var olan belirgin farklılıkları gizlememelidir. Örneğin Umman denizi boyunca kıyı alanı genellikle sıcakken Karakurum menzilinin ve kuzeydeki diğer dağların donmuş karla kaplı sırtları yıl boyunca çok düşük sıcaklık değerlerine sahiptir.

Pakistan’ın dört mevsimi vardır: Aralık ayından Şubat ayına kadar ılıman sıcaklıklarla belirgin serin ve kuru bir kış; Mart’tan Mayıs’a kadar sıcak ve kuru bir bahar; Haziran ayından Eylül ayına kadar yaz yağışlı sezonu veya güneybatı muson dönemi; Ekim ve Kasım aylarındaki geri çekilme musonu dönemi. Bu mevsimlerin başlangıcı ve süresi konuma göre biraz değişmektedir.

Başkent İslamabad’da, Ocak ayında ortalama 6 °C günlük en düşük sıcaklıktan Haziran ayında 41 °C’ye kadar değişkenlik gösterir. Yıllık yağışların yarısı Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleşir ve bu iki ayın her birinde ortalama 300 milimetre (11,81 in) civarındadır. Yılın geri kalanında, ayda yaklaşık 100 milimetre (3,94 in) oranında önemli ölçüde daha az yağış vardır.

28 Mayıs 2017’de dünyanın en yüksek sıcaklıklarından biri olan 53.7 °C (128.66 °F) ile Pakistan’da kaydedilen en yüksek sıcaklık değeri ve ayrıca Asya’da ölçülen en yüksek ikinci sıcaklık olarak tespit edildi.

Pakistanlıların yaklaşık yüzde 95-97’si Müslüman, kalan az sayıdaki kısım Hindular, Hristiyanlar…

Pakistan nüfûsunu umûmiyetle Pencablılar oluşturur. Pencablı Pakistanlılar nüfusun % 66’sını meydana getirirken, geri kalan nüfusu Puştular (İranlılar), Sindliler, Urdular ve Beluciler teşkil etmektedir. Bunlardan en kalabalık olanı Sindliler nüfusun % 13’ünü ve diğerleri de sırasıyla İranlılar % 8’ini, Urdular % 7,5’ini ve Beluciler % 2,5’ini meydana getirirler. Çok az sayıda diğer küçük gruplar da mevcuttur. Sovyet işgâlinden sonra 1,5 milyona yakın Afganistanlı mülteci, Pakistan’a göç etmiştir. Bunların büyük kısmı hâlâ Pakistan’da yaşamaktadır. Nüfusun % 70’i kırlık sahalarda ve % 30 kadarı da şehirlerde yaşar. Başşehir İslâmabad yaklaşık bir milyon nüfusa sâhiptir.

Pakistanlıların yaklaşık yüzde 95-97’si Müslüman, kalan az sayıdaki kısım Hindular, Hristiyanlar, Sihler, Parsi (Zerdüştler), Budistler ve diğer inançları takip eden küçük topluluklardan ibaret.

Pakistan halkı, umûmiyetle Urdu dilini konuşur. Urdu dili Osmanlı idâresinin Asya’ya yayılmasından îtibâren buralarda teşekkül etmiştir. Osmanlı ordusu bölgeye geldiğinde Osmanlıca konuşurdu. Bölge halkı, askerin konuşmasına ordu dili, dedi ve dilin ismi biraz daha değişerek bugünkü adını aldı. Pakistan, uzun yıllar İngiltere zulmü altında kaldı. Bütün devlet dâirelerinde ve hükümet işlerinde Hindistan’da olduğu gibi İngilizce kullanılırdı. Bu yüzden İngilizce resmî dil hâline gelmiştir. Halkın çoğu İngilizce bilmektedir.

En kuru, en sıcak, en büyük çöl olmasa da renkli kültürleri olan insan topluluklarına ev sahipliği yapmasıyla ünlü, oldukça özel bir çöl olan Thar…

Pakistan, Hint ve Asya tektonik levhaları arasındaki çarpışma noktasında bulunuyor. Sonuç olarak, ülkenin çoğu engebeli dağlardan oluşur. Pakistan’ın yüzölçümü 880.940 kilometrekare ile Türkiye’ye yakındır. Pakistan’ın en alçak noktası, deniz seviyesindeki Hint Okyanusu kıyısıdır. En yüksek noktası ise 8.611 metre ile Dünya’nın ikinci en yüksek dağı olan K2 Dağı’dır. Everest Tepesi’nden sonra dünyanın en yüksek ikinci dağı Pakistan’dadır. Çin’le sınır bölgesinde yer alan Kogir ve Keçu isimleriyle de anılan dağa verilen “K2” kısaltmasının anlamı “Öldüren Zirve”dir. Her yıl yüzlerce dağcı, bu korkutucu yüksekliğe tırmanmak için gayret göstermektedir.

Pakistan’ın yeraltı kaynakları fazla zengin değildir. Daha çok tabiî gaz ve demir filizi mevcuttur. Bundan başka kömür, petrol, kromit, kireçtaşı ve alçıtaşı da bulunmaktadır. Pakistan’ın, kuzey bölgeleri ve buradaki dağlar tamâmen ormanlık alanlardır. Bu ormanlarda çok çeşitli vahşî hayvanlar yaşamaktadır. Leopar, siyah ayı, kahverengi ayı ve ayrıca Sibirya dağ keçisi bulunur. Bu bölgelerde mavi koyun da yetiştirilir. Yaylalık sahalarda ve batı bölgelerde geyik, ayı, çakal, sırtlan, vahşî cins kediler ve çok çeşitli sürüngen ve kemirgen hayvanlar mevcuttur. Ülkenin umûmiyetle bitki örtüsü ormanlık ve çayırlıktır. 100’den fazla türde kuşa, bu yeşil sahalarda çok rastlanmaktadır. Pakistan’ın, yer üstü kaynaklarının en önemlisi İndus Nehridir. Tibet bölgesinden doğar, Süleyman Bölgesi ve Tar Çölünün arasındaki bölgede, kuzeyden gelen iki ana kol birleşir ve İndus Nehrini meydana getirir.

Ülkenin güneydoğusunda en kuru, en sıcak, en büyük çöl olmasa da renkli kültürleri olan insan topluluklarına ev sahipliği yapmasıyla ünlü Thar çölü bulunmaktadır. Rajasthan, Haryana, Punjab ve Gujarat eyaletlerine yayılarak üzerinde yaşayan kültürlerin inşa ettiği görkemli kale ve saraylara da ev sahipliği yapmaktadır.

200 bin kilometrekarelik Thar’ın en büyük özelliği insan nüfusunun tüm diğer çöllerden fazla olmasıdır.

Hemderd olmanın bu derecesi mümkün müdür?

Türk ve Pakistan halkları arasındaki ilişkilerin kökleri yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Alt kıtadaki Türk kökenli Gazne ve Babür hanedanlıklarının hüküm sürdüğü zamana dayanan ortak bir kültür de mevcuttur. İki ülke halkları; tarih boyunca yakın etkileşim içerisinde olmuşlar, birbirlerini sosyal ve kültürel açıdan etkilemişlerdir.

1920’de Kurtuluş Savaşı’nda bazı Müslüman halkların aksine Hindistan Müslümanları (Pakistan) Türkiye’ye maddi ve manevi desteğini esirgememiştir. Savaş döneminde ‘Tek Osmanlı yaşasın‘ diyerek tüm Pakistan halkı Osmanlıya yardım etti.

O dönemde İngiliz hakimiyetinde olan Pakistan’da İngilizler şaşkınlıklar içerisinde olan biteni anlamaya çalışıyordu. Gelişmeleri takip eden bir İngiliz görevlinin kaleminden rapor edilen şu ifadeler kelimelerin kiyafetsiz kaldığı bir vakayı şöyle kaydediyor: Herkes elindeki her şeyi Osmanlı’ya yardım için getirip bırakıyordu. Bir ara kalabalık telaşlandı; bir hareketlilik görüldü. Kucağında bebek bulunan fakir bir kadın can havliyle sağa sola koşuşturuyor, ‘Yok mudur bir hayırsever, Allah rızası için bu çocuğumu satın alsın, bedelini Osmanlı’ya göndereyim’ diyordu. Herkes şaşkın; herkes perişandı. Yürekler parçalanmıştı sanki. Hemderd olmanın bu derecesi mümkün müydü? Neyse ki bir hayır sahibi kadın adına istediği meblağı yardım sandığına verdi; çocuğu da annesine bıraktı.

Türkiye’nin, 1947’de kurulan Pakistan’ı ilk tanıyan ülkelerden birisi olması, iki ülke halkının tarihe dayalı yakın dostluk ve kardeşlik anlayışını pekiştiren en önemli adımlardan biri oldu.

Pakistan Büyükelçiliği

İslamabad Büyükelçiliği

  • Adres : Street 1, Diplomatic Enclave, G-5, 44000 Islamabad – Pakistan
  • Telefon : +92 51 831 98 00, +92 51 831 98 10
  • Mail : embassy.islamabad@mfa.gov.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir