Saha(Yakut) Kültüründe At ve Atçılık

Türk kültürünün vazgeçilmez ögelerinden biridir At. At ve atçılık Saha (Yakut) kültüründe de büyük bir önem ifade etmiş, motifleri pek çok yere işlenmiş ve her daim saygı duyulan, sembolik değeri olan, mezarların dahi paylaşıldığı bir değer olmuştur.

Doç.Dr. YURİY VASILYEV-CARGISTAY

Saha Türkleri , Türk dünyasının en uzağında, en kuzey ve en doğu ucunda, Sibirya’da, Buz denizinin kıyısında yaşıyorlar. Onların günümüzde yaşadığı vatanları uçsuz bucaksız ormanlar, büyük dağlar, geniş tunduralar, 1,5 km. kalınlığında buz tutmuş topraklardır. Kış 8-9 ay sermektedir. Bu ülkede kışın güneş aylarca doğmaz, yazın ise hiç batmaz. Yakutistan kadar sert iklime sahip bir başka ülke dünya üzerinde yoktur.

Yakutistan elmasın, altının, gümüşün, petrolün, doğalgazın, taş kömürün, demirin, kalayın, uranyumun yurdudur. Bu geniş ormanlar, 700 bin gölün bulunduğu ve değerli av hayvanlarının yaşadığı yerdir. Dünyanın 10 büyük nehrinden biri olan Lena, Yakutistan’dadır ve bu nehrin okyanusa dökülen ağzı 15 km. genişliğindedir. Bu topraklarda yaşayan Saha halkının Oğuz ve Uygur kokenli diller,zengin halk edebiyatları, binlerce yıl öncesine dayanan inançları vardır.

Saha milletinin gururu ve sembolü güneş, at, kımız, kopuzdur. Sahalarda at kutsal bir hayvandır.Saha inançlarına göre atın tanrısı olan Cohogoy-Toyon, dokuz katlı kutsal göğün üçüncü katında güneydoğu tarafında bulunur. Sahaları ve atları korur.

Bunun dışında, Sahalarda Atın oğlu Duray-Bahadır, Dolgan-Sahalarda da Atın oğlu Atalamii-Bahadır adlı Olonho Destanları vardır.

Ata saygıya, Sahaların inançlarında, ayinlerinde çok rastlanır. Mesela, Ihtax bayramı Sahaların yeni yılı, kımız bayramıdır. Buraya gelen adamlar sert kımızı zevkle içer, at etini doyasıya yerler. Ihtax’ta kısrak sütünden yapılan kımızı içmek için pek çok kap kullanılır. Bu kapkacaklar ağaçtan, deriden ve ağacın kabuğundan yapılır.

At ve Saha kültüründe atçılığa verilen ehemmiyete Orta Asya Coğrafyası bütününde baktığımızda Atın neden bu coğrafyada evcilleştirilmiş daha iyi anlıyoruz. Uçsuz bucaksız bozkırlardaki uzak mesafeleri aşabilmek ancak Atlı olarak; bu kadar dayanıklı Atlara sahip olmak da Atçılığın geliştirilmesi ile anlaşılabiliyor.

Peki ya At evcilleştirilmeseydi ne olurdu?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir